CELALETTİN YÜNEL

CELALETTİN YÜNEL

Biliyor musunuz?

Geçtiğimiz hafta ilk yazımızla siz değerli okuyucularımıza “Bismillah” diyerek meramımızı anlatmaya başladık. Bu hafta da bakıp da göremedikleriniz başlığı altında yazmaya devam ediyoruz…

Bu yazımda sizlere 4 noktada bakıp da göremediklerinizi gösterme arzusundayım. Şöyle ki;

İlk olarak, insanlar arasında, bu dünyayı gayeyi maksat yapanlar elbette sıkıntılar içinde yaşayarak cüzi bir mutluluk elde etmektedirler. Elde ettikleri küçük mutluluklar için harcadıkları külli bir servet gözleri önünde kayıp giderken de bunun farkına varamazlar. Bu yüzden ellerinde ne var ne yok ise bu dünyada harcayıp bitirirler. Oysa ki, “bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!” uyarılırken dünya hayatı içinde debelenip duranlar, yolları çıkmaz sokaklara çıkanlar ve nefsin, şeytanın, gamların içinde çıkılmaz bir hale gelenler, bu dünya hayatı bitince gerçeği çok iyi kavramış olacaklar.

İkinci olarak, kalemin hikmetini okuma yazma bilmeyenlere anlatmak, ışığın nesnelerin üzerindeki renklerini âmâ bir insana anlatmak gibidir. Kalemin kağıt üstündeki seyri de insanın bu hayattaki -bir nebze de olsa- seyrine benzer. Kalemin kağıt üstündeki seyri, ilk dokunuştan son noktaya kadar kalemi kullanan elin hakimiyetindedir. İnsan bu hayatta güzel çizgiler ve anılar biriktirmekten ziyade kendi üzerindeki hakimiyet sahibi olan Allah’a kulluk etmek ve onun nakışlarını görmek ve göstermek için yaratılmıştır. Allah’ın nakışlarını en güzel şekilde taşıyan insanoğlu kendini bu bakış açısıyla görüp idrak edebildiği kadarıyla vardır.

Üçüncü olarak, hayat sahibi olan her şuur sahibi insan gibi bizim payımıza düşen de hakiki bir kul olabilmek ve bu yolda mücadele vermektir. Makam ve mevkilerin geçici olduğunu, her şeyden önce insan olabilmenin çok büyük önem arz ettiğini bilmemiz gerekir. Başka insanlara sergilemiş olduğunuz tavır, karşınızda bulunan insandan hiçbir şeyi eksiltmez. Ancak siz kendi dünyanızda kaybettiklerinizi yıllar sonra yaşayarak acı bir şekilde tecrübe edebilirsiniz. Mevlânâ Celaleddin’in dediği “hamdım, piştim, yandım elhamdülillah!” iksiri ve insan-ı kâmilin yol güzergahıdır.

Dördüncü ve son olarak, boş bir dala bir ömür verenler, bir ömrü boş bir dal için heba edip giderken, insan üzerinde bulunan cihazlara baktıkça aslında Kur’an-ı Kerim ile gelen ilk “oku” emrini daha iyi idrak etmelidir. Oku emri ile bize anlatılmak istenen kendimizi baştan sona okumaktır. İnsan, iman ettikçe insanlaşır. İmansız insanlarda insanlık aramak da beyhudedir. Bu yüzden Bediüzzaman Said Nursi’nin, “İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikatından kurtulabilir...” dediği gibi iman insanı insan eder. İman ile insan, insanlığın sırlarına vâkıf olabilir. İmanın sırları da bu zamana en güzel ışık tutan ve insanın her daim yaralarına Kur’an-ı Kerim’den süzdüğü merhem olan Risale-i Nur külliyatında saklıdır.

Velhasıl-ı kelam; bu dünyayı gayeyi maksat yapanlara, kalemin hikmetini göstererek, hayat sahibi olan her şuurlu insan gibi bizim payımıza düşeni de boş bir dala bir ömür verenlerin, bir ömrü boş bir dal için heba edip gitmesinler diye bakıp da göremediklerinizi bu yazıda anlatmaya çalıştık. Kabiliyetince hissesini alabilmeniz temennisiyle… Vesselam…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
CELALETTİN YÜNEL Arşivi